20 Haziran 2013 Perşembe

Yeraltından Notlar : IV

...'' Acı çeken kimse inlemekten zevk alır; almasa inlemesini pekala tutardı..
..Bütün inlemer, bir yandan ağrılarınızın küçültücü gayesizliğini anladığınızı gösterir; öte yandan da varlığını umursamaz halde, kılı kıpırdamadan sizi hırpalayan tabiat anaya karşı yükselen şikayettir.Karşınızda bir düşman olmadığını bildiğiniz halde ağrılarınızın sürdüğünü, Wagenheimların müdahalesine rağmen dişlerinizin esiri olmaktan kurtulamadığınızın, sizin dışınızda bir kuvvetin istese diş ağrınızı hemen kesebileceğinin, ama istemediği için üç ay daha süreceğinin ifadesidir; son olarak, hala boyun eğip isyanınızdan vazgeçmemişseniz, kuru teselli olarak ya kendi kendinizi kırbaçlayın ya da mahut duvarınıza hürmetlice birkaç yumruk indirin, başka hiçbir çare yoktur zira. İşte efendim, kimden geldiği belli olmayan, fakat içinize işleyen hakaret ve alaylardan, bazen şehvete varan bir zevk duyulmaya başlar. Baylar rica ederim, diş ağrısı çeken şu 19. yüzyıl aydınının iniltilerine, hastalığının ikinci, üçüncü gününde artık inlemesi, ilk günkü gibi, yalnız diş ağrısından gelen, kaba bir köylünün iniltileri olmaktan çıkıp, şimdikilerin söyleyişleriyle "topraktan ve halk kökünden " sıyrılıp medeniyetten, Avrupa kültüründen nasibini almış bir insanın inlemesine dönmüşken bir kulak verin. İnlemesi gitgide çirkinleşir, pis bir hırçınlığa dönerek günlerce, gecelerce devam eder. Bunun bir fayda sağlamadığını, dırdırlanmalarıyla kendisi kadar başkalarını da boşu boşuna rahatsız ettiğini herkesten iyi bilir; önünde yırtınıp durduğu dinleyicilerin, yani ailesinin ona zerre kadar inanmadığından, bıkkınlık içinde, bu adamın yapmacıklı, şımarık halini bırakarak ıstırabını daha sade, daha tabii şekilde ifade edebileceğini düşündüklerinden de haberi vardır. İşte zevk de tüm bunların kepazeliğini anlamasındadır..."

Published with Blogger-droid v2.0.10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder